28 Şubat döneminde oluşan sisli hava, her geçen gün biraz daha dağılıyor. Gittikçe berraklaşan manzaradan yükselen Avrupa Birliği silueti, Türkiye’nin istikbaldeki fotoğrafını da netleştiriyor.
Daha demokratik, daha şeffaf, daha özgürlükçü bir gelecek kaçınılmaz. Çünkü demokrasi talebi sadece dar halk kitlelerinden de gelmiyor; aynı zamanda ülke yönetim anlayışı ve dünya konjonktürü de böyle gerektiriyor.
Kritik dönemlerde sadece halkın talepleri yetmez. Sistemin de kendi ile hesaplaşmayı göze alması gerekir. Bu hesaplaşma, kısa vadede incitici, hatta ıstırap verici bir görüntüye sebep olsa da, bir milletin yücelmesi anlamına gelir.
Dünkü Sabah’ın manşeti, “Emir yine Özkök’ten” başlığı ile Genelkurmay Başkanlığı’nın yürüttüğü yolsuzluk soruşturmasını ele alıyordu. Habere göre askerî savcılık Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı binasının inşaatında yolsuzluk tespit etmişti. Devleti 132 trilyon lira zarara uğratmakla suçlanan 39 sanık, 5 Ocak’ta Genelkurmay Askerî Mahkemesi’nde yargılanacak. Olayda eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’un adı da geçiyor. Habere göre eski MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç da “kusurlu” bulunmuş; ancak suçun “zaman aşımı”na uğradığı ifade edilmiş...
Sabah’ın manşetindeki “yine” vurgusu, iki hafta önceki (7 Aralık) Hürriyet’in manşetindeki “Emir Özkök’ten” ifadesine atıfta bulunmak içindi. O habere göre eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral İlhami Erdil ağır suçlamalar ile mahkemeye sevk edilecekti. “Görevi kötüye kullanma ve haksız mal edinme” suçuyla yargılanacak Erdil Paşa’nın ilk duruşma tarihi olarak belirlenen günde Sabah, yeni bir yolsuzluğun dosyasını açıyordu...
Türk ordusu, hâlâ milletimizin en değer verdiği kurumların başında geliyor. 28 Şubat sürecindeki yıpranmaya rağmen Türk milleti, ordusunu tarihî perspektiften görmeye devam ediyor. “Aman ordumuz yıpranmasın” şeklinde özetlenebilecek örtbasçı mantığa Türk Silahlı Kuvvetleri müsaade etmiyor. Çok doğru bir şekilde biliyor ki yanlışların ortaya çıkarılması, Mehmetçik’in itibarını sarsmaz; tam aksine ona yakışan gururu devamlı haklı çıkarır. O yüzden Türk basını yolsuzlukla mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ve onun komutanı Hilmi Özkök’ü, alkışlıyor...
Avrupa Birliği yolunda mesafe alan Türkiye’nin daha şeffaf bir geleceğe yürümesi kaçınılmaz. Sadece ordu değil, önümüzdeki yıllarda iç politikadan ekonomiye, eğitim kurumlarından sivil toplum kuruluşlarına kadar herkes daha şeffaf bir yol haritası edinmek zorunda.
Satır aralarında kaybolup giden diğer ilginç bir haberi hatırlamakta fayda var. Necip Fazıl’ın 100. doğum yılı münasebetiyle Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde bir sergi açıldı. Sergide anlaşıldı ki fotoğrafların bir kısmı emniyet istihbaratından alınmış. Şimdi tebessümle baktığımız fotoğraflar tam bir arşiv görevi üstlenmiş. Kim bilir daha kaç aydının fotoğrafı, ses ve görüntü kaydı vardır?
Bu ülkede sistem, hep kendi evlatlarını yiyerek güçlü kalmaya (en azından güçlü görünmeye) çalışmıştır. Her farklı sesten endişe etmiş, her farklı düşünceden adeta korkmuştur. Neredeyse fikir sahibi olup da devleti tarafından “tedip” edilmeyen kimse kalmamıştır bu topraklarda...
Bugün sistem aynaya bakma ve kendi ile hesaplaşma cesaretini gösteriyor. Kutsal yakıştırmalarla gerekçeler uydurulmasına razı olmuyor. Tabii ki şeffaflaşma süreci, kapalı yönetim zihniyetini ve ondan beslenen zümreleri rahatsız eder. Bu zümrelerin çıkaracağı huzursuzluk zaman zaman hayal kırıklığı yaşatsa da, Türkiye’nin ulaştığı bu noktadan geri gitmesi düşünülemez...
|
Bu
yazıya 0
adet yorum yapıldı.
|
|
|
|
|
|
|
Ziyaretçi Sayımız |
2338009
|
|